Özet
Türk tarihine Kurtuluş Savaşı veya Milli Mücadele adıyla geçen bağımsızlık mücadelesinin destanını anlatan Kalpaklılar, yayın sırasına göre Samim Kocagöz’ün beşinci eseridir. Bir milletin uyanışını anlatan romanlardan Kalpaklılar, 1962 yılında Ataç Kitabevi tarafından yayınlanmıştır. Kalpaklılar daha sonra 1975 yılında Cem Yayınevi tarafından ikinci baskısını yapar.[1]Songül Taş, Samim Kocagöz: Yazar, eser, üslup, İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Doktora Tezi), Malatya 1993, s. 297.Önsözünde Kurtuluş Savaşı kahramanlıklarını yazmayı hep istediğini, bunun babasına ve ağabeylerine bir saygı borcu olduğunu ifade eden Kocagöz, aslında bir kahramanın serüvenlerini anlatacakken giderek anı ve diğer belgelerden de istifade ederek romanın kapsamını genişletmiştir.[2]Samim Kocagöz, Kalpaklılar, İstanbul 1975, s. 6-7.1919-1922 yılları arasındaki mücadeleyi destansı bir şekilde anlatan eserler önce Kalpaklılar ve Doludizgin adlarıyla ayrı ayrı daha sonra da bir arada basılmıştır.Yazar her bölümü Nutuk’tan veya halk türkülerinden parçalarla başlatır ki[3]Songül Taş, Samim Kocagöz. Yazar- Eser- Üslûp, Ankara 1998, s. 94. Nutuk, Kocagöz’ün fikri yönünün kaynağını oluşturur.[4]Songül Taş, a.g.e., s. 35.
Anahtar Kelimeler: Samim Kocagöz, Kalpaklılar, Milli Mücadele Romanı, Kurtuluş Savaşı Romanı
Abstract
Samim Kocagoz’s fifth novel, Kalpaklilar, depicts the legendary Turkish War of Independence, otherwise known among historians and patriotic Turks alike as the Nation Struggle. Readers were first able to gain an insight into the awakening of a nation when Kalpaklilar was published in 1962 by Atac Kitabevi, and secondly by Cem Yayinevi. In the preface, the author notes that he had always wanted to dedicate some of his work to the heroisms of the Independence War, further explaining that Kalpaklilar was partly created as tribute to his father and older brothers. Kocagoz recalls his first intentions of writing solely about the adventures of a national hero but the final result contains various memories and other documents. The author’s works, portraying the epic war between 1919 and 1922, were primarily published under the separate names of Kalpaklilar and Doludizgin but were subsequently published together. The chapters begin with anecdotes from Nutuk and with the folk songs. It’s known that Nutuk is the source of Samim Kocagoz’s political and historical view.
Key Words: Samim Kocagoz, Kalpaklilar, Novel of The Turkish National Struggle, Turkish İndependence War Novel
Giriş
Türk romanında Milli Mücadele konusu, romancılar tarafından belli hatlar çerçevesinde işlenmiştir. Bu konuda araştırmacıların genel görüşü ise Türk romanında, Milli Mücadelenin gereği ölçüde ele alınmadığıdır. Bu makalede, Samim Kocagöz’ün Kalpaklılar romanı çerçevesinde Milli Mücadelenin işlenişini inceleyeceğiz. Bu hususa geçmeden önce kısaca çeşitli araştırmacıların, Türk romanında Milli Mücadele konusuyla ilgili görüşlerini sunmak istiyoruz. Çeşitli yıllarda yayımlanmış Kurtuluş Savaşı romanlarının listelerine de şu kaynaklardan ulaşılabilir.[5]Türk Romanında Kurtuluş Savaşı (haz. Mürşit Balabanlılar), İstanbul 2003, s.15-16-18-19-468-469; Türk Romanında Kurtuluş Savaşı, Tempo Kitapları-22, İstanbul 1995, s.7, Mehmet H. Doğan, “Türk Romanında Kurtuluş Savaşı”, Türk Dili Dergisi Türk Romanında Kurtuluş Savaşı Özel Sayısı, S. 298, Temmuz 1976, s. 8-9.
Türk Romanında Milli Mücadele Konusunun İşlenişiyle İlgili Genel Görüşler
Bu konuda genel görüş, Türk romanında Milli Mücadele’nin gereği ölçüde işlenmediğidir. Canan Sevinç, konuyla ilgili makalesinde neredeyse klasikleşmiş bir Milli Mücadele romanımız yoktur der. Bu alanda eksiklikleri ise şu dört maddede özetler:
“1. Romanların bir kısmında Millî Mücadele fon olarak geçmektedir.
2. Millî Mücadele, yeni kurulan Cumhuriyet’in perspektifinden verilmiştir.
3. Din adamları Millî Mücadele’ye karşı gösterilmiştir.
4. Romanlar olay merkezli kalmış, tarihsel-düşünsel öz ihmal edilmiştir.Tek yönlülük hakimdir. Tarafsız, bilimsel yaklaşılamadığı için övgü-yergi ekseninde şekillenmiştir.” [6]Canan Sevinç, “ Atatürk Dönemi (1923-1938) Türk Romanında Milli Mücadele”, Turkish Studies, Volume 4 /1-II Winter 2009, s. 2014-2015.
Fırat Karagülle ise doktora tezinde, Milli Mücadelenin hakim çizgilerle romanlara nasıl yansıdığını şöyle özetler:
“Romanlarda, Millî Mücadele’ye zemin teşkil eden Anadolu coğrafyasında yaşananlar muhtelif temalar etrafında işlenmiş; savaş platformu, cephe hattı ve cephe gerisiyle iki yönlü olarak yazarların ilgi alanında olmuştur. Fakat romanlarda, cephe gerisi yaşantıyı kuşatan temaların daha yoğun olarak yer bulduğunu görmekteyiz. Yazarlar, cephe gerisinde kalanların yaşadıkları felâketleri, çektikleri acıları, yoksulluk ve mahrumiyet içindeki yaşantılarını, savaşa verdikleri lojistik desteği anlatma ihtiyacı duymuş; beraberinde halkın Milli Mücadele’ye bakışlarını da sorgulamışlardır. Buna göre kimi romanlarda ortak ülkü etrafında birleşmiş; kadın erkek, yaşlı-genç aynı amaç doğrultusunda mücadele azmi gösteren, fedakâr, milli bilincin uyandığı Anadolu insanı karşımıza çıkmaktadır. Buna karşıt olarak önemli sayıdaki romanda ise verilen mücadelenin başarısına duyulan inançsızlık, düşmanla işbirliğine gitme yahut feodal yapı ile Damat Ferit Paşa hükûmetlerinin tertip ettiği isyanlar, harp zengini kesimler yazarların eleştirel bakışla ele aldığı konulardandır. Bu konular aynı zamanda Milli Mücadele’ye karşı çıkan bir kısım Anadolu insanı etrafında yaratılan olumsuz imgeye malzeme teşkil eder. Pek çok yazar, roman türünün ihtiyaç duyduğu çatışmayı sağlamak adına bu iki kesimi vak’ada bir arada bulundurmuştur. Yine azınlıkların, Milli Mücadele karşısında gösterdikleri tutum ve davranışlar ele aldığımız romanlarda öne çıkan konulardan bir başkasıdır. Bu yönde yazılan romanlarda yazarlar, o günleri sayfalarında tekrar canlandırma çabası içine girerken aynı zamanda Türk insanın maruz kaldığı koşulları değerlendirmede diyalektik metodu seçmiştir. Olayları neden-sonuç bağlamında görmeye çalışmış, konunun üzerinden geçmişin eleştirisi yapılmıştır. Özellikle milli kuvvetlerin, dış unsurlar haricinde, yerli işbirlikçiler ve azınlıklarla çatışmaları, vak’a kompozisyonlarında sıklıkla rastlanan sahnelerdendir.” [7]Fırat Karagülle, Cumhuriyet Dönemi Türk Romanında Anadolu’nun Sosyal ve Siyasi Hayatı (1923-1940), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Doktora Tezi), İstanbul 2012, s. 322-323.
Kalpaklılar (Özet)
Eser yedi bölümden meydana gelmektedir. Birinci bölümde, İzmir’in işgali sırasında yaşananlar; amcasının yanında bulunan Yusuf’un ve Hasan Tahsin’in gözünden bize sunulmaktadır. İşgal gününden önce kafasında tasarladığını, işgal günü uygulayan Hasan Tahsin, İzmirli Rumların sevinç gösterileri arasında çıkıp Yunan askerine bir bomba fırlatır ve şehit edilir. Birinci bölüm, Yusuf’un sevdiği Nemide’den ayrılışı ve Salihli cephesinde Milli Kuvvetlere katılmak için yola çıkmasıyla devam eder ki, burada Salih Çavuş gibi romanın ileriki bölümlerinde de serüvene katılacak kişiler romana dahil olur. Salih Çavuş, padişaha karşı başkaldırının sembolü bir tiptir. O, diğer askerler gibi üniformalı değil bir efedir. İkinci bölümde ise Mehmet ve Osman gibi kişiler esere dahil edilirler. Bu kişiler, Germencik’i geri almak için toplanan bir milis kuvvete katılırlar. Jurnallendikleri için çok fazla zayiat vererek geri çekilmek zorunda kalırlar. Üçüncü bölümde, mekan İstanbul’dur. Talip, İstanbul hükümetine bağlı siyasi polisken Kuva-yi Milliye ile ilişkili olduğu şüphesiyle görevden alınır. O, Damat Ferit Paşa’nın evini gözlemekte, Kuva-yi Milliye’nin İstanbul teşkilatlanmasına haber vermektedir. Daha sonra padişah katibinin köşkünü keşfeder. Burada evin zeki, okumuş kızı olan Müjganla bir aşk oyunu oynayarak çok önemli bilgileri elde etmeğe başlar. Bu aşk, daha sonra oyundan çıkıp gerçeğe dönüşecektir. Dördüncü Bölüm, Ata ve Selim adlı genç komutanların askerleriyle Ankara’dan Kastamonu üzerine yollanmasını konu alır. Kastamonu’ya Ankara tarafından atanan komutan, padişah yanlısı vali ve jandarma komutanı tarafından hapse atılmıştır. Bu sırada Salih ve Yusuf’un Ankara’da onlara katıldığını görürüz. Beşinci bölümde ise roman Osman ve Mehmet’e geri döner. İtalyanlardan çok ucuza silahlar temin ederler. İtalya, o sırada siyasi olarak Yunanistan’la ters düşmüştür. Söke’ye Nazilli cephesinden Yürük Ali Efe gelir. Kendi “kızanları” için Söke’nin Türk esnafından para toplar. Bu arada Mustafa Kemal, merkezi orduyu toplama aşamasına gelmiştir. Yürük Ali’nin Söke esnafını, Mustafa Kemal’e kendisinden daha çok yardım yapmalarından dolayı kınaması bir tarihi hatırlatmayı barındırır. Yine Söke gibi Rum nüfusunun fazla olduğu yerler karışmaya müsait durumdadır. Yorgi adındaki bir Rum, Osman’ın tarlasına göz koymuş, zorla satın alma düşüncesindedir.Bunu gerçekleştiremeyince, ne de olsa işgalde ödemesiz elde edeceğini ima eder. Osman, bundan sonra düzenli orduya katılmayı düşünmeye başlar. Altıncı bölümde ise Müjgan ve Talip’e geri dönülür. Talip, Müjgan’a bütün oyunu itiraf eder. Artık Müjgan da bilinçli bir şekilde, Kuva-yi Milliye’ye yardım etmekte, babasının bütün yazışmalarını kopya ederek Talip’e vermektedir. Ankara’nın her şeyi önceden haber alması, bütün gizli bilgileri elde edebilmesi Damat Ferit’i deli etmektedir. Milli Mücadeleye karşı çıkartılmak istenen isyanlar hep haber alınmaktadır. Müjgan, bir akşam babasıyla yalnızken, babası ona her şeyi bildiğini söyler. Müjgan’ı takip ettirmiş, Talip’in kim olduğunu öğrenmiştir. Ancak bunu olumsuz karşılamaz. Onun da gizliden gizliye kalbi Mustafa Kemal Paşa’dan yanadır. Altıncı bölüm’ün son olayı Meclis-i Mebusan’ın işgal edilmesidir. Yedinci bölüm’de ise Meclis-i Mebusan’dan Anadolu’ya geçerken Gerede’de Mollalar tarafından yakalanan üç milletvekilinin serüvenine geçilir. Burada vekiller halk tarafından linç edilmek istenir. Bolşeviklik ve Allahsızlıkla suçlanan vekillerin üzerine yürürler. Dört gün sonra ise Düzce’ye gönderilirler. Burada da hapse atılırlar.Yusuf ve Salih Çavuşlarda burada bulunmakta, Hilafet Ordusu denen Padişah yanlılarına karşı savaşırken bir hile sonucu buraya düşmüşlerdir. Kuva-yi Milliye Düzce’yi çevirir ve bu isyanı bastıracaktır. Hapistekiler dışarı çıkarılıp kurşuna dizilme fermanı okunur. Tam o sırada Ateş emri verilmeden, mahkumların “Yaşasın Vatan… Yaşasın İstiklal…” diye bağırmaları üzerine, zaten kafası karışık olan askerlerde onlara katılır. Fermanı okuyan padişah yanlısı vurularak öldürülür. İlk bağıran Yusuf’tur. O, bağırıştan önce kendini hedef alan askerlere bakarak nişanlısı Nemide’yi hayal etmiştir…
Bazı Hususiyetler
Songül Taş; Yusuf ve Talip’i iki önemli kahraman, onların yanında Salih Efe ve Müjgan’ın da ikinci dereceden kahraman olduklarını ifade eder ki Yusuf, Çanakkale Savaşı gazisidir. Aynı zamanda hukuk öğrenimi görmüştür. İzmir’in işgaline yakın avukat olmuş, fakat işgal günleriyle birlikte o da aktif mücadeleye katılmıştır. Yusuf’un yardımcısı da romanda eski bir eşkıya olan Salif Efe’dir. Salih Efe; mert ve cesur bir kişidir. Yusuf’un umutsuz olduğu anlarda, ona umut aşılayan hep odur. Talip ise Milli Mücadele’nin İstanbul’daki ajanlarından biridir. O, hep aktif mücadeleye katılmak istese de istihbarat görevlerinde yer alır. Talip’in, gerçek hayattan mülhem olduğunu söyleyebiliriz. Aytekin Yakar’ın belirttiğine göre, Gizli Teşkilat Reisi, Albay Hüsamettin Ertürk’ün hatıraları ile romandaki teferruat arasında büyük benzerlik vardır. Romandaki diğer bir kişi olan Müjgan, kültürlü bir kadın kahramandır. Romanda önce macera düşkünü, uçarı bir genç kızken sonraları Kuva-yi Milliye’ye inanmış biri olarak karşımıza çıkar. Romanın sonunda, o da milli mücadeleye katılmak isteyecektir. Taş; ayrıca tamamlayıcı birçok kahramanın romanda bulunduğunu ifade eder.[8]Songül Taş, a.g.e., s. 97.Ancak; tip-karakter ayrımı yapmaktan kaçınır. Bunda romanın siyasi mahiyetinin etkili olduğu düşüncesindeyiz. Edebiyat kuramcıları, özellikle siyasi dönem romanlarında genellikle şahısların tip olduğunu çünkü siyasi durumun, o şahsın yerini aldığını ifade eder. Yani şahıs insani özelliklerinden arınmaktadır.
Romanda “diyalog” ve “iç monolog” tekniği çok kullanılmaktadır. Bu yolla farklı kişilerin kültürleri bize sezdirilir. Eserde, (O) anlatıcı mevcuttur. Esere, Tanrısal bakış açısı hakimdir. Mehmet Tekin, bu bakış açısının özellikle Küçük Ağa benzeri “panoramik” özellikler taşıyan romanlara çok uygun olduğunu ifade etmiştir. Çünkü “Bu tür romanlar, soluklu anlatımla şekillenirler ve zaman, mekan, şahıs kadrosu itibariyle hacimlidirler…”[9]Mehmet Tekin, Roman Sanatı Romanın Unsurları, İstanbul 2012, s. 59. Roman’ın sonunda da bahçede, kurşuna dizilmek üzere beklerken Yusuf’un gözünün önüne Nemide’nin hayalinin gelmesi, tüfeklerin arasından kollarını açarak ona koşması hep bu bakış açısıyla sağlanabilir.
Romanda, azınlıkların düşmanla işbirliği, en çok ele alınan konulardandır. İzmir’in işgali sırasında Yunan askerinin etrafını yerli Rumlar sarmış, naralar ve çığlıklar atarak sevinmektedirler. Karagülle’nin alıntılamış olduğumuz dönem romanlarına genel bakışında belirttiği yerli işbirlikçilerle mücadele konusu da romanda yansıyan bir diğer tarihsel olgudur. Eserde, Padişah, “altı yüzyıllık ecdadının yüzkarası bir adam” sadrazam Damat Ferit ise “vatan haini” olarak değerlendirilir. Kalpaklılar’da Kastamonu, Düzce, Gerede gibi bölgelerdeki Milli Mücadele karşıtı ayaklanmalar geniş yer bulur. Halkın, Gerede’de milli mücadeleyi destekleyen mebuslara tepkisi romanda şöyle dile getirilir.
“Biz bunları Ankara’da Kemal Paşa ile Bolşeviklik, zındıklık etsinler diye yollamadık. Padişah İstanbul’da. Bunların ne işi var Ankara’da. İdam kaçkını Kemal Paşa’ya uymuşlar ha!… Görürler günlerini.”(Samim Kocagöz, a.g.e., s. 330-331.)
Milli Mücadele’yi başlatan Kuva-yi Milliye hareketi, “Kalpaklılar”ın hareketi olarak değerlendirildiğinden ilk romana Kalpaklılar adı uygun görülmüştür. Doludizgin romanı da Kalpaklılar’ın ikinci cildi olarak yayınlanmış fakat, konu ve heyecan bakımından daha aktif bir mücadeleyi anlattığından Doludizgin adını almıştır.[10]Songül Taş, a.g.e., s. 94.Kalpaklılar’ın büyük bir bölümü iç düşmanla mücadelenin, Doludizgin’in hemen hemen tamamı da dış düşmanla mücadelenin romanıdır. Hakim bakış açısı kullanılır. Esere hakim olan bakış açısı, Atatürk’e karşı duyulan sevginin ve İstiklal Savaşı’nın kahraman ordusuna karşı hissedilen minnettarlığın yansıması şeklinde belirir.[11]Songül Taş, a.g.e., s. 95.
İnceleme
Canan Sevinç, 1923-38 yılları arasındaki Milli Mücadele romanlarının sosyal ve politik gayelerle yazılmış resmi ideolojinin şekillendirdiği anlatılar olduğunu ifade eder. Diğer taraftan sonraki dönemlerde bir bakış açısı zenginliğinin olduğunu vurgular.[12]Canan Sevinç, a.g.m., s. 2018. Mehmet Doğan da, 1960 ihtilali sonrası romancıların, daha geniş bir çerçevede düşünme ortamıyla buluştuklarını dolayısıyla geçmişi irdeleme yollarının açıldığını ifade eder.[13]Mehmet H. Doğan, a.g.m., s. 10. Kalpaklılar, 1955-58 yılları arasında yazılmıştır. Yapılan tasniflerde de genel olarak Kalpaklılar, ikinci gruba yani 1950 sonrası dönemin içine alınır. Bu eserde, bir bakış açısı zenginliğinin olduğunu düşünmüyoruz. Eser, daha çok Sevinç’in 23-38 dönemi romanları için yaptığı değerlendirmelere uyar. Farklı sosyal gruplardan gelen kişilerin, eserde tek bir düşünce etrafında toplandığı dikkat çekiyor. Araştırmacıların genel görüşü Türk Edebiyatı’nın hakim karakterinin sosyal ve siyasi oluşudur. Kendisiyle yapılan bir söyleşide de Kocagöz şunları söylemektedir:
“Bu yıl -1976- benim yaşım altmış, yazarlığımın da otuz beşinci yılı oluyor.Bir on yıl daha yaşayabilirsem, öykülerimde, romanlarımda inatla Kurtuluş Savaşımızın olgusu, olayları, kişileri, önderleri üzerinde duracağım.Bunu çağdaş uygarlık düzeyine, çağdaş devrimler düzeyine toplumumuzun ulaşması adına bir katkıda bulunabilmek için kendimce yapacağım.”[14]Samim Kocagöz, “Bir Soru: Niçin Kurtuluş Savaşı Romanı?”,Türk Dili Dergisi Türk Romanında Kurtuluş Savaşı Özel Sayısı, S. 298, Temmuz 1976, s. 112.
Sevinç, 23-38 dönemi Milli Mücadele romanlarının genel bir niteliğinin eserlerdeki söylemlerle Mustafa Kemal’in söylemlerinin paralellik arz etmesi olduğunu söyler. Halide Edip, Yakup Kadri ve Reşat Nuri’nin romanlarında Atatürk’ün vurgulandığına dikkat çeker.[15]Canan Sevinç, a.g.m., s. 2036-2037. Kalpaklılarda da, Salih Efe’nin en büyük arzusu Mustafa Kemal’i görebilmektir. Müjgan, Mustafa Kemal’e hayrandır. Damat Ferit’in katibi olan baba, Mustafa Kemal’i methederken, Nutuk’tan bir parçayı cümlelerinin arasına sıkıştırır.
“…bildiğim,tarihlerde okuduğum Avrupalı ihtilalci liderlerin hepsinden farklı.Ben, bütün tarihte,asker olup da, kralına, padişahına, devletinin otoritesine karşı, rütbelerini, asker elbiselerini,nişanlarını çıkarıp atmış: “resmi sıfat ve salahiyetten mücerret olarak, yalnız milletin şefkat ve civanmertliğine güvenerek ve onun bitmez feyiz ve kudret menbaından ilham ve kuvvet alarak,vicdani vazife…” sine devam etmiş, edebilmiş bir ihtilalci tanımıyorum” [16]Samim Kocagöz, a.g.e., .s.311
Bu cümleler, romanda bu babaya aitken biz Nutuk’u kendine şiar edinmiş bir “Antatıcı-Yazar” saptarız. Romancı aynı sayfada, bu kahramanın sözünün altına kaynak vererek bize toplumcu-gerçekçiliğini ispat etmekte olabilir. Nitekim yazar tarihi romanda araştırmayı şart koşmuş, sanatın sınırlarını zorlayan bir gerçeğe bağlılığı zorunlu görmüştür.[17]Songül Taş, a.g.e., s.21 Kocagöz, eserini belgesel roman olarak da tanımlamıştır. Fakat bunların mutlak gerçekliği kabul edilemez. Bugün tarih metinlerinin, alternatif tarih anlayışlarının bile konuşulduğu dünyada, bu romanın salt gerçekliği yansıttığı söylenemez.
Toplumu, çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak isteyen Kocagöz, romanı kendine bir araç olarak görmektedir. Kendisi, yukarıda alıntıladığımız söyleşisinde Kurtuluş Savaşını, “antiemperyalist” bir savaş olarak kabul etmekle beraber, Mustafa Kemal’i de kapitalizmin karşısında konumlandırır.[18]Samim Kocagöz, a.g.m., s. 109-110. Nitekim Ömer Türkeş, 1950-80 arası Kurtuluş Savaşını konu alan romanlarda önceki dönemlere göre bazı anlayış farklılıklarını tespit etmiştir. Bunların içerisinde bizi ilgilendiren tespit ise; bu dönemde, Milli Mücadele’ye solun farklı renklerine bürünmüş bakış açılarıyla romancıların eğilmesidir. Hatta bu durum, dönemin en önemli karakteristik özelliklerindendir. Bu çerçevede Türkeş, Kocagöz’ü de “sol”, “antiemperyalist” bir söylemi benimseyen yazarlara dahil eder. Burada çok önemli tespitlerden biri de “Milli Mücadelenin meseleleri ile Türk solunun bu romanların yazıldıkları tarihlerde takipçisi oldukları meseleler arasındaki benzerliklerin kolaylıkla ayırt edilebilir” olmasıdır. Türkeş, Türk solunun bu dönemdeki siyasi meselelerini şöyle sıralar; “Türk ülkesinin toprak bütünlüğü, vatanın bugünü ve yarını, bağımsızlığı ve egemenliği, milletin özgürlüğü ve millet olmak için engellerin kalkması”[19]A.Ömer Türkeş, “Genel Bir Bakış”, Türk Romanında Kurtuluş Savaşı (haz. Mürşit Balabanlılar), İstanbul 2003, s. 21. Türkeş’in yine şu ifadeleri de bizce Milli Mücadeleyi tarihi gerçeklere bağlı kalarak işleme iddiasının sakatlıklarını ifade eder.
“Geçmişte olup bitmiş vakaların apaçık deliller ileri sürülse bile şüpheye yer bırakmayacak bir ispatı, hatasız bir tasavvur ya da tahayyülü söz konusu değildir. Tersine, varsa eğer, o apaçık deliller yapıları gereği şüpheye de açıktırlar. Çünkü tarihe yaptığımız yolculuk biçimsel olarak tarihi, öz itibarı ile günceldir.Tarihte olup bitenlerin imgesini beynimize netleştirirken, belki de hiç olmamış birçok görüntüyü, bugünkü siyasi ve ideolojik tercihlerimize uyan bir tarih anlayışı ile canlandırırız”[20]A. Ömer Türkeş, “Yeni Bir Dönem, Yeni Bir Milli Mücadele”, a.g.e., s. 496-497.
Tarihçi Taner Timur ise bu hususu; “Mustafa Kemal Paşa’nın Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda çelişik toplumsal güçlere sözcülük etmesi ve büyük bir taktisyen olarak gerçek fikirlerini milli sır olarak” içinde saklamasıyla ilişkilendirir. Ona göre; “ bu yüzden Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı konu alan romancılar, aslında kendi kahramanlarını sahneye koymuşlar ve olaya kişisel görüşleri açısından eğilmişlerdir.”[21]Taner Timur, Osmanlı- Türk Romanında Tarih, Toplum ve Kimlik, Ankara 2002, s. 68.
Sonuç
Yapılan değerlendirmeler, 1950 sonrası Kurtuluş Savaşı romanında farklı bakış açılarının ortaya çıktığı yönündedir. 1950 sonrası Kurtuluş Savaşı’na farklı yazarlar tarafından farklı bakışlar yöneltildiği doğru olmakla birlikte, Kalpaklılar’da hakim olan düşünce yapısı, çeşitli kahramanların ağzından, Kurtuluş Savaşı’nın ve onun liderinin “antiemperyalist” ve “antikapitalist” yönünün vurgulanması şeklinde belirmektedir. Kocagöz’ün döneme bakış açısı da, o dönem Türk solunun güncel meseleleriyle uyum göstermektedir.
Roman, her ne kadar bizzat yazarı tarafından “belgesel roman” olarak nitelenip, Kocagöz, bu romanı yazarken bilgi ve belgelerden, görgü tanıklarından istifade etmiş olsa da, bütün bu gerçeklikler bize Kocagöz’ün dünya görüşlerinin eleğinden geçerek ulaşır. Tarih biliminin, arşiv kaynaklarının okunması ve onların yorumlanmasında bile mutlak gerçekliğinin tartışıldığı ve alternatif tarih anlayışlarının ortaya çıktığı günümüzde, yazarın bu anlayışı sorgulanmaya açıktır.
Kaynakça
DOĞAN, Mehmet H., “Türk Romanında Kurtuluş Savaşı”, Türk Dili Dergisi Türk Romanında Kurtuluş Savaşı Özel Sayısı, S. 298, Temmuz 1976.
KARAGÜLLE, Fırat, Cumhuriyet Dönemi Türk Romanında Anadolu’nun Sosyal ve Siyasi Hayatı (1923-1940), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Doktora Tezi), İstanbul 2012.
KOCAGÖZ, Samim, “Bir Soru: Niçin Kurtuluş Savaşı Romanı?”,Türk Dili Dergisi Türk Romanında Kurtuluş Savaşı Özel Sayısı, S. 298, Temmuz 1976.
KOCAGÖZ, Samim, Kalpaklılar, Cem Yayınevi, İstanbul 1975.
SEVİNÇ, Canan, “Atatürk Dönemi (1923-1938) Türk Romanında Milli Mücadele”, Turkish Studies, Volume 4 /1-II Winter 2009.
TAŞ, Songül, Samim Kocagöz: Yazar, eser, üslup, İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Doktora Tezi), Malatya 1993.
TAŞ, Songül, Samim Kocagöz. Yazar- Eser- Üslûp, Kültür Bakanlığı, Ankara 1998.
TEKİN, Mehmet, Roman Sanatı Romanın Unsurları, Ötüken Yayınları, İstanbul 2012.
TİMUR, Taner, Osmanlı-Türk Romanında Tarih, Toplum ve Kimlik, İmge Kitabevi, Ankara 2002.
TÜRKEŞ, A. Ömer, “Genel Bir Bakış”, Türk Romanında Kurtuluş Savaşı (haz. Mürşit Balabanlılar), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2003.
TÜRKEŞ, A. Ömer, “Yeni Bir Dönem, Yeni Bir Milli Mücadele”, Türk Romanında Kurtuluş Savaşı (haz. Mürşit Balabanlılar), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2003.
Dipnotlar:
⇡1 | Songül Taş, Samim Kocagöz: Yazar, eser, üslup, İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Doktora Tezi), Malatya 1993, s. 297. |
---|---|
⇡2 | Samim Kocagöz, Kalpaklılar, İstanbul 1975, s. 6-7. |
⇡3 | Songül Taş, Samim Kocagöz. Yazar- Eser- Üslûp, Ankara 1998, s. 94. |
⇡4 | Songül Taş, a.g.e., s. 35. |
⇡5 | Türk Romanında Kurtuluş Savaşı (haz. Mürşit Balabanlılar), İstanbul 2003, s.15-16-18-19-468-469; Türk Romanında Kurtuluş Savaşı, Tempo Kitapları-22, İstanbul 1995, s.7, Mehmet H. Doğan, “Türk Romanında Kurtuluş Savaşı”, Türk Dili Dergisi Türk Romanında Kurtuluş Savaşı Özel Sayısı, S. 298, Temmuz 1976, s. 8-9. |
⇡6 | Canan Sevinç, “ Atatürk Dönemi (1923-1938) Türk Romanında Milli Mücadele”, Turkish Studies, Volume 4 /1-II Winter 2009, s. 2014-2015. |
⇡7 | Fırat Karagülle, Cumhuriyet Dönemi Türk Romanında Anadolu’nun Sosyal ve Siyasi Hayatı (1923-1940), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Doktora Tezi), İstanbul 2012, s. 322-323. |
⇡8 | Songül Taş, a.g.e., s. 97. |
⇡9 | Mehmet Tekin, Roman Sanatı Romanın Unsurları, İstanbul 2012, s. 59. |
⇡10 | Songül Taş, a.g.e., s. 94. |
⇡11 | Songül Taş, a.g.e., s. 95. |
⇡12 | Canan Sevinç, a.g.m., s. 2018. |
⇡13 | Mehmet H. Doğan, a.g.m., s. 10. |
⇡14 | Samim Kocagöz, “Bir Soru: Niçin Kurtuluş Savaşı Romanı?”,Türk Dili Dergisi Türk Romanında Kurtuluş Savaşı Özel Sayısı, S. 298, Temmuz 1976, s. 112. |
⇡15 | Canan Sevinç, a.g.m., s. 2036-2037. |
⇡16 | Samim Kocagöz, a.g.e., .s.311 |
⇡17 | Songül Taş, a.g.e., s.21 |
⇡18 | Samim Kocagöz, a.g.m., s. 109-110. |
⇡19 | A.Ömer Türkeş, “Genel Bir Bakış”, Türk Romanında Kurtuluş Savaşı (haz. Mürşit Balabanlılar), İstanbul 2003, s. 21. |
⇡20 | A. Ömer Türkeş, “Yeni Bir Dönem, Yeni Bir Milli Mücadele”, a.g.e., s. 496-497. |
⇡21 | Taner Timur, Osmanlı- Türk Romanında Tarih, Toplum ve Kimlik, Ankara 2002, s. 68. |
Bir yanıt yazın