Kapatmak için ESC tuşuna basın

Âh mine’l-Aşk

Aşk imiş her ne var âlemde buyurmuş Hazreti Fuzûlî. Yani, zerreden küreye âlemdeki her şey aşkla vardır ve aşkla kaim olmaktadır. Âlemdeki her bir varlığı aşk nazarıyla görmek ve aşk cihetinden okumak maddenin paslı prangasından kurtulup maveraya uçanlara eşsiz bir ilahi mükâfattır. Aşk, aşkı bela olarak gökten yağsa dahi başını ona tutmayla tarif eden Eşrefoğlu’nun gönlünde duran ve dilinde ifadesini bulandır hiç şüphesiz. Ve dahi “âh minel aşki ve hâlâtihî” diye nâçâr feryâd eden, hüznün çokça yakıştığı gönüllerin en samimi dostudur aşk. Aşkta âşığa maddî keder yoktur, gamın da elemin de kasvetin de dünyevi ciheti mahza cihan halkınındır ve âşıklık iddiasında bulunan şehvetperestlerindir.

Aşk, aklın kabul ve tahammül edemeyeceği nezaketi haddeden geçirmenin ve nazın ucunu işlemenin başka bir adıdır. Aşk, bir anlık didar için bin can feda etmeyi göze alan ve sevgilinin olmadığı dost sohbetine yüz çeviren âşıkısadıkların gönüllerindeki şualarda ifadesini bulandır. Aşk, kadehi, badeyi ve sakiyi gönül kılandır. Aşk, tekrarbetekrar verilen sözleri yâd ederek bir ömür boyu tesellâ isteyenlere yakışandır. Aşk, belayı dilden bilip dildar elinden şikayet etmemektir. Aşk, sevdiğinin zülfüne berdar olduğunda âşığın ayağını yere koydurmadan sevgili uğruna zevkle fedayıcan ettirendir. Şüphesiz, yârin ismini her seher vaktinde âşığa evrat eyleten de aşktır.

Aşk esasında ezelî bir tanışıklıktır ve o, âşık henüz dünyaya gelmeden kaderine işlenmiş bir başlamışlıktır. Aşk, ilahi bir mumdur nihayetinde. Âşıkısadık olan her bir gönül ise o mumda yok olmaya can atan birer pervane. Aşk bunlardır ve aşktır bütün bunlara sebep. Gayrı nice hâlete âşığı dûçar eden de yine odur.

Muhibbî’nin arz-ı hâlini aşkla anlamlandırmaya çalıştığı bir gazeli şöyle başlıyor:

Aşk mıdur akl u sabrum külli yağma eyleyen
Aşk mıdur ben garibi zâr ü şeydâ eyleyen

Aklımı ve sabrımı hepten yağma eyleyen ve ben garibi inletip ağlamaklı kılan aşk mıdır? 

Aşkta aklın ve sabrın yeri ve hükmü yoktur. Aşk, kimsesiz bir garibi dahi gece gündüz gözü yaşlı eli dualı bir hâle büründürecektir. Hûb sevmekte ihtiyar dizgininin elden gideceğini söyleyen Yahya Bey, aşkta aklın ve esasında ihtiyar lüksünün olmayacağını söylemektedir. Nitekim aşk yok olmaktır, olanları, maşuk uğruna hiçe saymaktır. Tıpkı, Eşrefoğlu’nun dilinde ifadesini bulduğu gibi: “Vücudu fâni etmektir adı aşk.

Aşk mıdur bir keman ebru nigârun yâdına
Ok gibi bu kaddümi büküp benüm yâ eyleyen

Bir keman kaşlı sevgilinin hatırına ok gibi dimdik olan bu boyumu bükerek beni yâ harfine benzeten aşk mıdır?

Âşk, âşığın sevgili uğrunda elif ( ا ) harfine benzeyen boyunu büker büker ve nihayetinde ye (ی) harfine benzetir. Âşk, boyun eğmenin, râm olmanın, sevgili uğruna kimi zaman dal, kimi zaman lam kimi zaman da ye harfine dönmenin adıdır. Aşk siretin, surette yoğrulmasıdır. Sevgili uğrunda seve seve iki büklüm olmaktır. Aşk, maddenin manada yok edilmesidir.

Aşk mıdur leşker-i gam gönderüp mülk-i dile
Dem-be-dem hûmhâne-i çeşmümden icrâ eyleyen

Gönül mülküne gam askerlerini gönderen ve daima gözümün meyhanesini işleten (gözlerimi ağlamaklı kılan) aşk mıdır?

Maddi tozlardan arınmış gam duygusu âşıkısadık gönüllerin dostudur. Gönlün bu vesileyle süregelen bir yanışta olduğu bilinir ve âşık kendisini bu yanışla rahata ermiş hisseder. Gönüldeki bu yanış ve deryâ misal gözyaşındaki gamın kanlı tesiri hep aşktandır. Binaenaleyh, kolay bir hâl değildir âşığın hali. Şeyhulislam Yahya’nın, “Aşkâ kabil dil mi yok.” feryâdını bu açıdan çok daha iyi anlaşılabilir.

Aşk mıdur fenn-i aşkı okudup âşıklara
Bâb-ı fazlın sinemün evcine inşâ eyleyen

Aşk ilmini âşıklara okutup fazilet başlığını gönlümün zirvesine yazan aşk mıdır?

Aşkın ilmi sadece aşkın dizinin dibinde okunabilir. Aşk esasında bir hocadır, âşıklığa namzet olan iştiyak dolu her bir gönül ise talebe. Hiç şüphesiz fazilet başlığını aşk hocasının eliyle bir icazet misali gönlünün zirvesine yazdıran talebe âşıkısadıktır. Diğerlerinin ise sadece adı vardır. Fuzûlî’nin, “Aşık-ı sâdık benim, Mecnûn’un ancak adı var.” mısraısnın Muhibbî kaleminden süzülüşü ancak böyle yakışık olurdu vesselam.

Aşk mıdur bu Muhibbî sinesine dağ urup
Âhir anun gözleri yaşını deryâ eyleyen

Muhibbî’nin sinesinde yaralar açıp sonunda onun gözlerinin yaşını deniz kılan aşk mıdır?

Âşığın sinesinde kalıcı izler bırakır aşk. Gözyaşlarını ise fazlalığı sebebiyle denizler gibi kılar. Âşık, Şeyh Galib’in deyimiyle âteşle sudan hâsıl olan bir cevherdir. Gözdeki yaş ve gönüldeki yanış aşkla anlam bulan iki olmazsa olmazdır âşık için. Sözü, gönüller sultanı Yunus Emre’ye bırakmak pek yakışacaktır. Şüphesiz Yunus’u âşık kılan ve ona asırlar ötesinden “Ballar balını buldum, kovanım yağma olsun/Canlar canını buldum bu canım yağma olsun.” dedirten de yine aşktır.

Yazdır

Yunus Başar

âşıkta keder n'eyler gam halk-ı cihanındır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir