Kapatmak için ESC tuşuna basın

Ezber Üzerine

Efendim, dünümüz bugünümüzden çok farklı. Bundan memnuniyet duyulabilir. Her geçen zaman bu memnuniyeti artırıyor da olabilir. Bu durumun nedenlerini tahmin etmek çok zor olmasa gerek. Duyuş, anlayış ve yaşayışımız bugünkü farklılık üzerine kurulu. Dört bir tarafımızdan bugünkü yaşantı şeklimiz bize dayatılıyor. Gayrısı, köhne ve değersiz addediliyor. Batı, bir ütopya haline geldi bizler için. Üstâd Nuri Pakdil’in “Boynumuz ağrıdı batıya bakmaktan.” dediği kadar garip yaşıyoruz elhak. Değiştirdik bizim olanları, bizden olmayanlarla… Mesela bugün, ezbere karşıyız efendim, katiyen ezberci olmamalıymışız. Ezberci eğitim yerine kalıcı eğitim uygulamalıymışız. Bu düşüncelerden mülhem olsa gerek ezberlemenin zararları, ezberci eğitimin sıkıntıları üzerine gazete köşeleri dünden bugüne çok kez işgal edildi ve ediliyor. Uzun uzun yazıyorlar, etkili de oldular. Bugün, eğitim camiası olarak ezbere karşıyız, ezberci değiliz, ezberlemenin zararlarına kani olduk. Nasıl olmayalım ki? Eğitimimizin her kademesinde, farklı öğretmenlerden ezberin kötü olduğunu defaatle duymadık mı?

Efendim, evvela dünkü eğitim sistemimizi düşünelim. “Geleneksel” olarak adlandırdığımız ve pek burun bükerek bakıp değerlendirdiğimiz bu teknolojiden uzak “geleneksel” eğitim sistemi muhtelif fenlerde söz sahibi ne kadar ilim adamı yetiştirmiştir, bunu bir düşünelim. Bugün, eğitimi teknoloji ile harmanladık. Batıya öykünerek köklü değişiklikler yaptık. Batıdan şekil anlamında altta kalır bir tarafımız kalmadı artık. “İlerlemeci” olduk. Hâlimiz ortada. Ülke genelinde, batıya öykünerek revize ettiğimiz eğitim sistemi bugün tepemizde. Memnun muyuz peki? Bugün, revize ettiğimiz teknolojiyle tam uyumlu “ilerlemeci” modern eğitim sistemimiz muhtelif fenlerde söz sahibi kaç ilim adamı yetiştirmiştir, bunu da düşünelim. Dünüyle, bugünüyle eğitim sistemimizi, getirilerini ve sonuçlarını karşılıklı okumamız icap ediyor. Bugün madde, mananın üzerini pas ile örtmüş durumda. Eğitime bakışımız ise maalesef mananın çok uzağında. Artık, eğitime “ruh” olan temel anlayışı, ruha dokunuşu, insana olan hoşça bakışı, Üstad Nurettin Topçu’nun ifadesiyle ihtiyacımız olan “insan mektebini” kaybettiğimizi söyleyebiliriz.

Efendim, ezbere, ezbere olan bugünkü bakışa kısaca değindik. Buyrun bir de 16.yy’da “ezberlemek” redifiyle yazılmış bir gazele göz atalım. Belki bu vesileyle gelenek diye iyi bakamadığımız dünün ezbere bakışını bir nebze hissedebiliriz. Gazelin sahibi, dönemin büyük padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın süt kardeşi, büyük tasavvuf büyüğü Beşiktaşlı Yahya Efendi. Bugün Beşiktaş’taki türbesi sık sık ziyaret edilmekte, bu büyük zatın hürmetine Allah’a dualar edilmektedir. Gazeli değerlendirirken, Yahyâ Efendi’nin ilim adamı kimliği göz ardı edilmemelidir. Yahyâ Efendi, dönemin önemli ilim adamlarının rahle-i tedrisinde kendisini yetiştirmiş ve Osmanlı’da uzun bir süre müderrislik yapmıştır.

Tâlib-i ilm olana olmaz azab ezberlemek
Bilmiş ol eder kişiyi kâmyâb ezberlemek

Evet efendim, ilim talibi olan kişiye, ezberlemek azap olmaz. Kur’ân’ı hıfzedenleri bir düşünelim. İlim talibi oluyor kardeşlerimiz, ezberlemek azap olmuyor. Kimisi üç-dört ayda, kimisi iki senede, hıfzını tamamlıyor. Elhak, bu durum Kur’ân’ın bir mucizesidir. Fakat, altı yüz küsür sayfalık yüce kitabımızı ezberlemek ilim talibi olan kardeşlerimize azap olarak gelmiyor. Efendimiz’in (s.a.v) kırk hadis ezberi için tavsiyelerini, müjdelerini hatırlayalım. Bu gayeyle ezber yapan, ilim talibi olan kardeşlerimize hadis-i şerifleri ezberlemek hiç güç olabilir mi? Ayrıca, bilmeliyiz ki, ezber yapan kişiyi, ezberlemek gayesine göre muradına erdirecektir.

Döne döne yan yakıl tekrar eyle dersini
Koma elden ger ede bağrın kebap ezberlemek

Talib-i ilm olan, dersini döne döne yana yakıla tekrar eylemelidir. Ezberlemenin bir yöntemi de budur. Tekrar tekrar okumak, ezberlemenin bir çeşididir. İnsana ezber açısından büyük kolaylık sağlar. Eğer ezberlemek sana sıkıntı verecekse bile, elden bırakmamalısın. Çünkü nihayetinde ezber seni kâmyâb edecektir. Zahmetsiz, rahmet olmaz kuşkusuz. Ezber, kimi zaman zor gelebilir, sıkıntı verebilir, zahmet gelebilir sana. Ancak, sonunda rahmete kavuşacaksın.

Kim dilerse ki ola sahib-fünûnu âlemin
Ona her fenden gerektir bir kitâb ezberlemek

Kişi, eğer muhtelif ilimlerde söz sahibi olmak istiyorsa, onun her ilimden bir kitap ezberlemesi gerekir. Eskiden, medrese eğitiminde her bir ilme ait ayrı ayrı kitaplar okutulur, bu kitapların çoğunun ezberi yapılırdı. Bu vesileyle, öğrenci okuyacağı dersin kitabını ezbere bilir, hocasının dizinin dibinde ezbere bildiği kitabı eksiksiz, izahla beraber ve özümseyerek okurdu. Anlayamadığı herhangi bir mesele olduğunda hocasına sorar ve meseleyi çözüme kavuştururdu. Yani, ilim yüz yüze sürer ve ilmin bereketi hâsıl olurdu. Hiç şüphesiz ilmi ezberiyle özümseyerek okuyan talebe ilmin böylelikle hakkını vermiş olurdu.

Tut Müderris’in sözün haktır eya tâlib seni
Eder akrân arasında âfitâb ezberlemek

Ey ilim tâlibi, ezberlemek seni insanların arasında bir güneş gibi kılar. Evet efendim, bilirsen, tahkik ederek ve hakkını vererek ilim öğrenirsen -ki bunları ezber kolaylaştırır- bir güneş gibi olursun insanlar arasında. Işık saçarsın kandil misali ve ışık arayan seni bulur.

Kaybettiğimiz belki de ilmin hakkını verememektir. Ezberlemek, tahkiksiz ve kaygısız bir anlam ifade etmeyecektir. Dün, ezberi bugünkü gibi anlamsızca tekrar etmek olarak düşünmediğimiz içindir belki ezberin bereketi. Bugün, başka birçok değer gibi içini boşaltıp ötelediklerimizden birisi oldu ezber. Ezberlemek, amacına göre insanı kâmyâb eder efendim. Kaybettirmez bize, aksine çok şey kazandırır niyetimize nispetle. Bilelim efendim…

Yazdır

Yunus Başar

âşıkta keder n'eyler gam halk-ı cihanındır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir