GüzBengü
Soluk yüzün gönül telinde bir şiir kopar
Ölür alem ki güzde pek çetin akşamlar doğar
Ve hallerimde oldu teslimim bu demli akşama,
Vakitli düşlerim sorar; nedir çınar taşlama?
“Selam gibiydi hepsi geldi, geçmeyen olmadı
Kimin güzündeyim ne solduran ne öldürdü ki
Kelamlarım ruhumda fırtınayla hiç durmadı
Kimeydi sözlerim, şu kor misâli yandım gör ki”
Alev ki bir miras; kaçıp giden güneşten kalan,
Kızıl kızıl sönen günün vedâsı: son bir selam.
Ölümlü eski bir zamanla denk mi sessiz sedâm?
Bu güz ahenkli bir geceyle bir gün eşten kalan…
Ey gönülden içeri olan ey tek söz sahibi,
Sensiz gönülde yıkılmış bir mezar vardır!
İşte bir güz daha geçti, biri ardına geliyor!
Bu dipsiz uçurumu dolduracak bir deniz vardır.
Tekerlekten yorulmuş yaprakların kurumuş kanlarıyım.
Betermiş en süslü zindan, tövbe rüzgarının rindanındayım.
Güneş küserken erkenden, doğmaya âşık sabahın tanlarıyım
Ketum yüzlü bir celladın ardında en güzel yâr vardır.
Ucunu göremem, kor ettim aşkımı bu güz benginde,
Sevda kara toprakta diniyormuş ölüm renginde!
İşte beklerim, sabırla severim güzü bahar denginde
Gömdüğünü gül diye çıkaran kabrin mimarı vardır.
Sertçe vuran yele küsmüş dalgalara şaşarım!
Kaynarda durur gönlüm satırlara taşarım.
Güzün yüzü gündüzde, sırdaş gece de yaşarım;
Bizi seherle gün batarken buluşturan bir Kâdir vardır…
Kızarır yüzler ve ağaçlar bu ölüm baharında,
Ne dertmiş ne devâ ömür suyu pişmanlık buharında!
Yoldan süründüm geldim bir yara dağlanırken bağrımda,
Bir mevsime sığmaz ki gönül pek ağır yükü vardır!
Ne şiirdir ne şair şuurlu duamdır varım,
En sessiz gözde kopan bin çığlıkta varım.
Yâr yok, yâran yok, bir yargıçta varım;
Bahar size gülsün, güzü de hoş yaratan vardır.
Bir yanıt yazın