Son yıllarda günümüz gençlerinin, özellikle soğuk savaş dönemi sonrasında modernizmin illetinden kendilerini kurtaramadıkları dikkat çekmektedir. Modernlik anlayışı, kapitalizm gibi kan emici bir akımı da beraberinde getirince, kanını emebilecekleri yeni kurban kitleleri bulabilmek için insanlığın geleceğine yön verecek olan gençler üzerinde oynadıkları oyunları, hazırladıkları tuzakları kestirmek de güçleşmiştir.
İnsanı hayvandan ayıran en önemli özelliğinin düşünmek olduğu bilinir. Lakin insanın insanlık yapması , yani düşünmesi modern ve kapital hayatı gıdasız bırakması anlamına geldiğinden, gençlerin kendilerini ifade edememeleri, çevresinde olup bitenleri yorumlayamamaları gibi planlar ağırlık kazanmıştır. Ancak şunun da bilincindedirler ki insan fıtratı gereği boş duramaz.Mücadele edeceği, üzerine fikirlerini beyan edeceği, kısacası oyalanacağı bir şeyleri gençlere sunmalıdır ki rahat çalışma ortamı bulsun.Bu bağlamda , hele iletişim araçlarının bu denli mesafe katettiği bir çağda çeşitli ilgi odaları gençlere sunulmakta ve uyuşturulmaktadır. Moda, futbol, festival gibi günlük hayatın içine sızan, sızmakla kalmayıp bir daha gitmemeyi amaçlayan yaşam stilleriyle bunu gerçekleştirdiklerini söylemek güç olmasa gerek. Günümüz gençlerinin vaktini nelere ayırdığına, gündemini işgal eden olayların neler olduğuna bakmak bile yeterince açıklayıcı olacaktır.
Modanın, özellikle bayanların hayatında ne kadar yer ettiğini düşünün. Güne ayak uydurma çabası öyle boyutlara ulaşmış ki reytinglerin zirvesinde, o gün ne giyileceğine dair yayın yapan programlar var. Lakin şu noktaya dikkat edelim; o gün ne giyileceğinden bahsettik. Dolaplar açılınca çeşit çeşit kıyafetlerin sahiplerini karşılaması diğer günler hakkında bilgi verecektir sanırım. Üstelik artık manevi değerlerini muhafaza ettiğini söyleyenler de modaya ayak uydurma çabasında. Tesettürün küresel kapitalizmin konusu olabileceği kimin aklına gelirdi ki. Başörtüsüyle daracık pantolonun bir arada bulunmasını sorun olarak görmeyenler , çeyrek tesettürle gerçek tesettür arasındaki savaşta , çeyrek tesettürden yana tavır aldıklarını bilmelidirler.
Aslında bu duruma baş kaldırmayanlar özgür(!) dünyanın çağdaş köleleri olduklarının farkında değiller. Boyunlarında , ellerinde ve ayaklarında prangalar olmayışı, gittikçe dibe vurmalarına sebebiyet vermektedir…
Yıllar önce ülkesini batırdıktan sonra bunca yıl nasıl iktidarda kalabildiği sorulan başkanın cevabı mühimdir: ”Üç tane koca beşik yaptırdım”. Bu cevap futbolun gençliği sindirmede nasıl bir misyon üstlendiğinin de göstergesi. Öyle ki batıl bir din halini almaya başladı desek pek de yalan olmaz. Koca Akif mukaddesatına asla söz söyletmezken, torunları takımlarına asla söz söyletmiyor. Er meydanında aman bir şey demesinler diye susarken, tribünlerde küfürler havada uçuşuyor. Zulme karşı meydanlarda elli kişiyle mitingler yapılırken, şike olaylarına karışan futbol takımlarına destek olmak için on binler toplanıyor. Ne acı. Keşke akledebilseler daha büyük şike, hatta en büyük şike Afrika’da yapılıyor, haydi oraya destek olalım diye.
Festivallere, konser biletlerine yüzlerce lirayı seve seve verenler, o parayla onlarca aç kardeşinin doyacağını düşünmüyor. Saatletce, iğne atsan yere düşmeyecek bir kalabalıkta rock dinlemek, bir yetimin yüzünde belirecek tebessümden daha mı sevimli geliyor kestirmek zor..
Bu modern-kapitalist yaşam tarzına uyum sağladıktan sonra çemberin içinden çıkmak güç. Ancak insan, insanlığını yaparsa, düşünürse zorun içinde kolaylığı görecektir. Çünkü biliyoruz ki: ” Gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır.” O zaman insan kendine sorular sormaya başlayacaktır. Ben kimim? Bu dünyada ki misyonum ne olmalı? Kimlere baş kaldırmalıyım? Kimin tarafında olmalıyım?..
Soruların cevabını buldukça dünya düzelecek, insanlar gerçek özgürlüğe doğru gidecekler.
Abdurrahman Arslan’ın dediği gibi:
”Özgürlük bir inşadır,
Aynı ilkelliğin inşası gibi.”
Modern Hayatın Senaryoları
Önceki Yazı
Koca Âkif’e Rahmetle
Sonraki Yazı
Bir yanıt yazın